2 Kasım 2014 Pazar
Cafe Botanica Paris
Bazen bazı yerleri çok duyar, gitmeyi çok önceden planlar bir türlü gidemezsiniz. Bazen bir yer arar ama bulamayıp daha güzelini keşfedersiniz. Bazen de tiyatroya gitmek üzereyken şöyle güzelce, sakin, minicik ama şahane ayrıntıları ile mutlu edecek bir yer dilersiniz ve gerçek olur :) Cafe Paris Botanica işte böyle bir yer. Öğrendiğimize göre beş ayrı işletmeden-en bilineni Billur Sokak Cafe Botanica- Paris Caddesinde bulunanı. Hava güzel olduğunda bahçesi çok keyifli. Yol üzeri bir cafe için inanılmaz yeşil ve sakin. Körili tavuğu ve makarnaları ise çok ama çok lezzetli. Ama bunların yanında şahane bir dekorasyonu var: Eski saatler, televizyon ve radyolar, ahşap tenis raketleri, kayak takımı, istasyon saati (bu konudadaha sonraları paylaşacağım özel bir teorim var), pöti kareli masa örtüleri, dantel servisleri, eskitilmiş peçtelikler, dantelli ekmeklik, çiçekli el arabası ve daha inceleyemediğim/yazmadığım yüzlerce parça... Sizi çekecek bir şeyler mutlaka bulunmakta. Fikir vermesi amacıyla birkaç fotoğraf da ekliyorum. Fazlası size kalmış. Afiyet olsun!
1 Kasım 2014 Cumartesi
Küçük Kara Balık - Samed Behrengi / Martı Jonathan Livingston - Richard Bach
Küçük Prens'e aşk duymak ayrı bir meziyettir. Bu meziyete sahip neyse ki epey insan var. Çise de bu insanların feriştahlarından olsa gerek. Koleksiyonunda Küçük Prens'in farklı dillerde yayımlanmış, resimli resimsiz pek çok baskısı var. Her birini de defalarca okumuş maşallah. Bir gün laf Küçük Prens'ten açılınca "Bir sonraki kulüp kitabımız Küçük Prens mi olsa?" dedik ve elbette oldu. Bizim her dediğimiz anca Bize Özel Kitap Kulübü'nde oluyor zaten :)
Küçük Prens'i tek başına boynu bükük bırakmamak için "Çocukluğumuzun kitapları konsepti mi yapsak?" dedik ve elbette bu da oldu. Küçük Prens, Küçük Kara Balık ve Şeker Portakalı'nda karar kıldıktan sonra Çise yine dayanamayıp "Martı'yı da mı eklesek?" dedi, Martı'yı bilmiyordum açıkçası, "Bu da benim ayıbım olsun" diyerek Martı'yı da ekledim konsepte.
Aslında okumasında bir şey yoktu bu kitapların, hızlıca okunurdu ama hem benim hiç bilmediğim Martı'yı ve seneler önce kimbilir nerde bıraktığım Şeker Portakalı'nın yeni bir baskısını sipariş etmem gerektiği için, hem araya yaz tatili girdiği ve ben tatilde elbette başka kitaplar okuduğum için arayı yine açtık. Ama bu kitaplar, hele ki Küçük Prens itina ister şimdi biraz, ona göre davranmak lazım değil mi? :)
Hem kitapları itinayla okumak yetmez, itinayla buluşup itinayla değerlendirmek de gerekir. Bize Özel Kitap Kulübü'nün "Çocukluğumuzun Kitapları" konseptli bu aktivitesi için ideal ortam koşullarını oluşturmak adına dört kitabı iki seansta ele almaya karar verdik ve ilk seansta Küçük Kara Balık ile Martı'yı konuştuk.
Küçük Kara Balık, kısacık yaşamının sona eriş biçimi beni çok hüzünlendiren İranlı yazar Samed Behrengi'nin en bilinen eseri. Küçük Kara Balık ve Bir Şeftali Bin Şeftali gibi bilinenlerin yanında, başka birçok masal derlemesi ve çocuk öyküsü bulunuyor Samed Behrengi'nin; fakat hepimiz biliyoruz ki bunlar çocuklara yönelik anlatıların ötesinde. Zaten Küçük Kara Balık da hepimizin çocukluğunda edindiği yeri biz büyürken de koruyan ve aklımıza her düştüğünde ya da konusu her açıldığında buruk bir gülümsemeyle yad ettiğimiz, zamanı gelince kendi çocuklarımızın yaşamlarına da dahil olup onlar büyürken onlara da eşlik etmesini istediğimiz bir öykü değil midir?
İçine doğduğu dünyanın dışında olup bitenleri öğrenmek isteyen, sırf bu istek yüzünden çevresinden gördüğü tepki, baskı ve önyargılara rağmen merakı ve cesaretiyle bir keşif yolculuğuna çıkan küçük kara balığın öyküsü mutlu sonla bitmese de, öyküyü okuyanlara verdiği ilham tartışılmaz. Tıpkı küçük kara balığın öyküsünü ninesinden dinleyen kırmızı balığın gözüne uyku girmediği gibi.
Martı Jonathan Livingston, ya da kısaca Martı; kendi sınırlarını aşmaya, tabuları yıkarak yeni şeyler denemeye ve daha iyiyi başarmaya sevdalı bir kuşun öyküsü. Bu uğurda sürüsünden kovularak tek başına kalsa da, zamanla, ondan cesaret alarak onun yanında saf tutan öğrenci martılarıyla yoluna devam eder Jonathan. Zamanla öğrencileri arasından, elbette Jonathan'ın teşvikiyle, öğretmenler yetişir ve bir müddet sonra, Jonathan istemese de, hocaların hocası olmanın da ötesine geçerek diğer martıların gözünde kutsallaşır. Kendi yolundan giden martılar tarafından "Yüce Martı'nın Oğlu" olarak isimlendirildiği kadar, en başından beri onu şeytanlıkla itham edenler de çoktur elbette. Sonuçta o, kendilerine ezberletilmiş kalıpların dışına çıkmayı akıllarına bile getirmeyen uslu martıların yüz karasıdır.
Birbiriyle uyumlu mevzularda fikir aşılayan bu iki kitaba ortak puanımız 7.25, puanın düşüklüğünün nedeni ise tamamen Çise :) O kadar cimrileşti ki ondalık hanede dördüncü basamağa kadar pazarlık yaptı benle ama işin suyunu çıkarmamak adına ikinci hanede bırakarak anons ediyorum notu :) İşin şakası bir yana, Martı beni biraz hayalkırıklığına uğrattı. Çocuk kitabı deyip geçmemeli, böyle güzel bir konu daha derinlemesine işlense çok daha etkileyici olurdu; şu haliyle Martı'nın biraz yüzeysel kaldığını düşünüyorum. Ayrıca kitabın içinde bulunan martı uçuş figürlerine ait fotoğrafların çok daha iyi bir baskıyla okura ulaşmış olmasını dilerdim. Çise'nin değerlendirmesi ise evlere şenlik ve aslında notunun kıtlığını açıklar nitelikte: "Ya ben bu kitabı daha önce okuduğumda sevmiştim, ama şimdi tekrar okuyunca sevmedim!" Niye böyle oldu ki acaba? :)
Küçük Kara Balık, kısacık yaşamının sona eriş biçimi beni çok hüzünlendiren İranlı yazar Samed Behrengi'nin en bilinen eseri. Küçük Kara Balık ve Bir Şeftali Bin Şeftali gibi bilinenlerin yanında, başka birçok masal derlemesi ve çocuk öyküsü bulunuyor Samed Behrengi'nin; fakat hepimiz biliyoruz ki bunlar çocuklara yönelik anlatıların ötesinde. Zaten Küçük Kara Balık da hepimizin çocukluğunda edindiği yeri biz büyürken de koruyan ve aklımıza her düştüğünde ya da konusu her açıldığında buruk bir gülümsemeyle yad ettiğimiz, zamanı gelince kendi çocuklarımızın yaşamlarına da dahil olup onlar büyürken onlara da eşlik etmesini istediğimiz bir öykü değil midir?
İçine doğduğu dünyanın dışında olup bitenleri öğrenmek isteyen, sırf bu istek yüzünden çevresinden gördüğü tepki, baskı ve önyargılara rağmen merakı ve cesaretiyle bir keşif yolculuğuna çıkan küçük kara balığın öyküsü mutlu sonla bitmese de, öyküyü okuyanlara verdiği ilham tartışılmaz. Tıpkı küçük kara balığın öyküsünü ninesinden dinleyen kırmızı balığın gözüne uyku girmediği gibi.
Martı Jonathan Livingston, ya da kısaca Martı; kendi sınırlarını aşmaya, tabuları yıkarak yeni şeyler denemeye ve daha iyiyi başarmaya sevdalı bir kuşun öyküsü. Bu uğurda sürüsünden kovularak tek başına kalsa da, zamanla, ondan cesaret alarak onun yanında saf tutan öğrenci martılarıyla yoluna devam eder Jonathan. Zamanla öğrencileri arasından, elbette Jonathan'ın teşvikiyle, öğretmenler yetişir ve bir müddet sonra, Jonathan istemese de, hocaların hocası olmanın da ötesine geçerek diğer martıların gözünde kutsallaşır. Kendi yolundan giden martılar tarafından "Yüce Martı'nın Oğlu" olarak isimlendirildiği kadar, en başından beri onu şeytanlıkla itham edenler de çoktur elbette. Sonuçta o, kendilerine ezberletilmiş kalıpların dışına çıkmayı akıllarına bile getirmeyen uslu martıların yüz karasıdır.
Birbiriyle uyumlu mevzularda fikir aşılayan bu iki kitaba ortak puanımız 7.25, puanın düşüklüğünün nedeni ise tamamen Çise :) O kadar cimrileşti ki ondalık hanede dördüncü basamağa kadar pazarlık yaptı benle ama işin suyunu çıkarmamak adına ikinci hanede bırakarak anons ediyorum notu :) İşin şakası bir yana, Martı beni biraz hayalkırıklığına uğrattı. Çocuk kitabı deyip geçmemeli, böyle güzel bir konu daha derinlemesine işlense çok daha etkileyici olurdu; şu haliyle Martı'nın biraz yüzeysel kaldığını düşünüyorum. Ayrıca kitabın içinde bulunan martı uçuş figürlerine ait fotoğrafların çok daha iyi bir baskıyla okura ulaşmış olmasını dilerdim. Çise'nin değerlendirmesi ise evlere şenlik ve aslında notunun kıtlığını açıklar nitelikte: "Ya ben bu kitabı daha önce okuduğumda sevmiştim, ama şimdi tekrar okuyunca sevmedim!" Niye böyle oldu ki acaba? :)
Etiketler:
Can Yayınları,
çeviri yayın,
çocuk kitapları,
Dünya edebiyatı,
Dünya Klasikleri,
Epsilon Yayınları,
hüzünlü okumalar,
Kırmızı Kedi Yayınları,
kitaplar
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)