22 Ağustos 2015 Cumartesi

1Q84 - Haruki Murakami

Bize Özel Kitap Kulübü büyüyerek ve çıtasını yükselterek yoluna devam ediyor. Bu seferki okumamız, başladığımızda Instagram'dan da paylaştığım üzere, tam bir "challenge accepted!" vakası idi. Zira kulübümüzün 9. kitabı olarak, pek çok kez Nobel'e aday gösterilmiş Japon yazar Haruki Murakami'nin 1256 sayfalık 1Q84 kitabını devirmiş bulunmaktayız!

Kulübümüze bu kitapla dahil olan, üstelik okumaya hepimizden geç başladığı halde değerlendirme buluşmasına kitabı bitirip de gelen azimli üyemiz Mine'ye bir de buradan hoşgeldin diyoruz ayrıca.


Doğan Kitap sağolsun, Murakami'nin üç kitap olarak böldüğü eseri tek bir cilt olarak bastığı içindir ki; hem yükte hem pahada ağır bu kitabı insan ne yanında taşıyabiliyor, ne istediği rahatlıkta okuyabiliyor (Mesela bu kitabı sırt üstü uzanıp yüzünüze doğru kaldırarak okuyamıyorsunuz, zira kitabın ağırlığı sebebiyle elinizden kurtulup yüzünüze düşme ve suratınızı baya baya dağıtma ihtimali var :) ) Mine'nin azimle yanında taşıyıp plajda okumuşluğu, Sevcan'ın kitabın üzerinde uyuyakalmışlığı, benim de yetiştireyim diye koca kitabı çantamda oraya buraya taşımışlığım ve dışarıda elimde görenlerden "Deli herhalde..." bakışı yemişliğim var yani. Özetle, çektiğimiz zorluklar yeterince açık diye düşünüyorum :) Çise'ye gelince, kendisi tabi ki kitabı yine çok önceden bitirip bizi beklemek zorunda kaldı. Şaşırdık mı? Tabi ki hayır :)

İyi güzel, bir hevesle başladık, bir yere kadar da fena ilerlemedik, amma velakin ki biz bu kitabı da beğenmedik! Önce konusundan bahsetseydin de ondan sonra yorumlara geçseydin dediğinizi duyar gibiyim. 1256 sayfalık kitaba da böyle ağır konuşmak olmayacak ama doğrusu kitabın elle tutulur bir konusu yok ki bahsedeyim!

İşin mübalağası bir yana, Tokyo ve civar semtlerinde kendine sahne bulan kurgu, otuzlu yaşlarına yeni erişecek bir çiftin etrafında dönüyor. İlkokulda iki sene birlikte okuyan fakat birbirleriyle, ikisinin de sonraki yıllarına büyük etki eden bir kış öğleden sonrası haricinde, hiç iletişim kurmamış iki kişi: Aomame ve Tengo. İkisinin de geçmişinde zor zamanlar ağır basıyor ama yine de bir şekilde bu geçmişin örümcek ağlarından kurtulup başka başka yerlerde ve şekillerde tek başlarına birer düzen kurmuşlar. Kendi yağlarında kavrulup giderken ve arada maziye dönerek birbirlerini "Ne yapıyordur acaba? O da beni düşünüyor mudur?" tadında yad ederken işler karışır. Her ikisinin de hayatına farklı yönlerden dahil olan dış unsurlar nedeniyle (ya da sayesinde mi demeli?) adım adım birbirlerine yaklaşırlar.

Yaklaşmasına yaklaşırlar da; daha önce okuduğumuz hiçbir kitapta denk geldiğimizi düşünmediğimiz ölçüde zorlama bağlantılar kurarak, karakteri "Ama bu nasıl olmuş olabilir? Hmmm... Şimdi şöyle bir varsayımda bulunayım... O zaman şöyle düşüneyim..." gibi absürt repliklerle konuşturarak... Bunların yanında, kurgunun merkezindeki çiftle birlikte diğer karakterlerin de aynı kişi tarafından konuşturulduğunun bariz oluşunun verdiği rahatsızlık var. Yani aslında klasik tabirle, yazar hiçbir karakterin bağımsızlığını ilan etmesine izin vermemiş, ipleri sürekli elinde tutmuş, sarkan ipler de biz okuyucuların ensesini kulağını kaşındırmış.

Zorlama bağlantılar konusunu, çok da sürprizbozan vermeden biraz detaylandırmak istiyorum. Kurgu (farkındaysanız "öykü" kelimesinden de itina ile kaçıyorum bu arada) paralel bir evrende geçiyor (1Q84 ismi de oradan geliyor; kurgu 1984 yılında geçiyor, 1Q84 de paralel evreni/zamanı ayırt edebilmek için Aomame'nin kullandığı tabir oluyor) ve bunun yarattığı pek çok tuhaflık kitapta kendine yer buluyor. Aslında bu insanı bir noktaya kadar heyecanlandırıyor çünkü bu tuhaflığın arkasından orijinal ve şaşırtıcı bir şeyler çıkmasını bekliyorsunuz. Tahmin edin? Doğru tahmin, hiçbir şey çıkmıyor. Her şey tuhaflığıyla kalıyor.

Tüm bunlara daha önce on sayfa boyunca anlatılmış bir kısmın yirmi sayfa sonra hatırlatma amacıyla yeniden anlatılması, bir iki cümleyle de değil, on sayfa olmasa da abartısız beş sayfa ile anlatılması; sabırla okunan tekrarların arasında bir ışık yakalayıp tam "İşte bu sefer oluyor, olaylar tırmanıyor!" deyip heyecanlanırken temponun yeniden düşmesi ve bir kez daha tekrarlara gark olmak ekleniyor. Bu da kitabın neden bu kadar kalın olduğunu açıklıyor. Kalın ve sinir bozucu.

Daha ne diyeyim, şunu diyeyim; Bize Özel Kitap Kulübü olarak sana puanımız 6 Haruki efendi, o da ayıp olmasın diye, yoksa masadan daha kötü notlar öneren sesler yükselmedi değil :) Ayrıca anlam veremiyor ve şahsen biraz da üzülüyordum neden aday gösterip gösterip sana Nobel vermiyorlar diye, sanırım biz kulüpçe nedeni anladık :)

1Q84'e ilk başladığım dönemde indirimde görüp Renksiz Tsukuru Tazaki'nin Hac Yılları'nı da almıştım Haruki Murakami'nin. Aradan biraz zaman geçer, bir şans daha vereyim deyip ben o kitabı da okurum ama sanıyorum kulübümüzün diğer üyelerinin Murakami adını duyunca tutan kaşıntıları uzun süre geçmeyecektir :)

"İnsan bir kafesten kurtulsa bile, çıktığında kendini bulduğu yeni yerin aslında daha büyük bir kafes olması olası mıydı acaba?" (s.251)

"Doğru diye, saf duygularla hareket ediyorsun diye, bu her şeyi yapabileceğin anlamına gelmez." (s.252)

"Ben en çok kendimden korkarım. Ne yapacağımın belli olmamasından. Şu an ne yaptığımı kavrayamamaktan." (s.397)

"Zaman denilen şey insan eliyle yapılacak değişiklikleri en baştan reddedebilecek güce sahipti. Yapılan düzeltmelere karşı kendi düzeltmelerini yapıyor, akışını eski haline getiriyordu." (s.488)

"Ümit olan yerde mutlaka azap da olur. Fakat ümit zayıf, çoğunlukla soyuttur, azap istemediğin kadar zorlu ve genelde somuttur." (s.823)

"Yaşam, en basit haliyle bir dizi anlamsız, bazı durumlarda fazlasıyla gelişigüzel gelişmelerin yaşanmasından öteye geçmiyor da olabilirdi." (s.1133)