Fiziken bir araya gelmeyi evlere şenlik şekilde yine başaramayan Bize Özel Kitap Kulübü üyeleri olarak yine birikmiş birtakım okumalar ile karşınızdayız. İşler planladığımız gibi gitseydi, yani aslında yaptığımız plana ben elimde olmayan sebeplerle balta vurmasaydım, şu an Moda Çay Bahçesi'nde bir yaz kahvaltısı ile taçlandırılmış muhteşem bir buluşmanın notlarını aktarıyor olacaktım. Sağlık olsun diyelim, nihayetinde gönüllerimiz bir... Ve bir dahakine mutlaka! :)
Okuyacağımız kitaplara karar verme yöntemlerimizden en çok kullandığımız şu ki; birimizin merakını uyandıran bir kitabı diğerlerimiz de cazip bulursa o kitabı birlikte okuyoruz ve bu bizi çoğunlukla farklı türlerde kitaplara götürüyor. Bu sefer de bir distopya okumuş olduk bu sayede: Aldous Huxley'in 1932'de yazdığı, bu türün akla ilk gelen eserlerinden, kendisini aynı yolda takip edenlere ilham kaynağı olan Cesur Yeni Dünya.
1932'de yazılmış bir kitaptan bahsettiğimizi bir kez daha vurgulayarak giriş yapmak istiyorum ayrıntılara. "Ford'dan sonra 632 yılı"ndayız (Henry Ford'un yaşadığı dönemden 632 yıl sonrasında, yani 26. yüzyıldayız), lokasyon olarak ise Londra'dayız. Haliyle bilim kurgu diyebileceğimiz bir tasvirle aktarılan bir ortamdayız. İnsanların "şartlandırma" denilen bir sistemle laboratuvarda belli bir sınıfın özelliklerine sahip olacak şekilde üretildiği; aile, sanat, ahlak gibi kavramların sapıklık olarak lanse edildiği; sürekli tüketimin ve popüler kültürün yüceltildiği bir dünyadayız. Sürprizbozan vermemek için burada anlatmayacağım birtakım sebeplerle bu dünyanın dışında kalmış bir "vahşi" sonradan bu dünyaya dahil olur; her şey başlangıçta her iki taraf için çok caziptir fakat bir yerden sonra işler değişir. Hem de nasıl değişir.
1932 yılında yazılmış bir romanın böylesi bir öngörüye sahip olması gerçekten hayret ve heyecan verici. Benzer bir yorumu George Orwell'in 1984'ü için de yapmak mümkün, zaten bloglara ve kitap yorumlarına baktığınızda ikisini de okumuş olanların karşılaştırma yapmaktan kendilerini alamadıklarını görebilirsiniz. Aralarındaki en temel fark, kehanette bulunulan kötü ütopik dünyanın nasıl oluştuğu/elde edildiği. 1984 kontroller, baskılar ve yasaklar üzerinden kurulan bir dünyayı resmederken; Cesur Yeni Dünya şartlandırma, popülarizme teşvik, tüketim serbestisi, uyuşturma vb ile avuçta tutulan bir toplumu tasvirlemektedir. Fakat acı olan şudur ki her iki eserin kehanetleri belli oranda ve çerçevede bugünümüze dahildir.
1932 yılında yazılmış bir romanın böylesi bir öngörüye sahip olması gerçekten hayret ve heyecan verici. Benzer bir yorumu George Orwell'in 1984'ü için de yapmak mümkün, zaten bloglara ve kitap yorumlarına baktığınızda ikisini de okumuş olanların karşılaştırma yapmaktan kendilerini alamadıklarını görebilirsiniz. Aralarındaki en temel fark, kehanette bulunulan kötü ütopik dünyanın nasıl oluştuğu/elde edildiği. 1984 kontroller, baskılar ve yasaklar üzerinden kurulan bir dünyayı resmederken; Cesur Yeni Dünya şartlandırma, popülarizme teşvik, tüketim serbestisi, uyuşturma vb ile avuçta tutulan bir toplumu tasvirlemektedir. Fakat acı olan şudur ki her iki eserin kehanetleri belli oranda ve çerçevede bugünümüze dahildir.
Bize Özel Kitap Kulübü olarak biz Cesur Yeni Dünya'yı çok sevdik; kitaba ortak puanımız 9.25. Bu kitapla ilgili tek eleştirimiz; eldeki malzeme ile çok daha dallı budaklı ve zengin bir kurgunun rahatlıkla oluşturulabileceği yönünde. Ama tabi bu eleştiri için 85 yıl kadar geç kalmış olabiliriz :) Distopya okumayı düşünüyorsanız bu kitap, George Orwell'in 1984'ü ile birlikte kesin tavsiyemizdir.