20 Haziran 2016 Pazartesi

Saatleri Ayarlama Enstitüsü - Ahmet Hamdi Tanpınar

Bize Özel Kitap Kulübü, Türk Edebiyatı'nın ağır toplarından birini daha meclisinde misafir etmekten onur duyar: Ahmet Hamdi Tanpınar'ın ironik romanı Saatleri Ayarlama Enstitüsü (biraz ite kaka da olsa) okunur, değerlendirmesi için buluşulur.


Ahmet Hamdi Tanpınar, onuruna edebiyat festivalleri ve sempozyumlar düzenlenen (mesela bakınız: İstanbul Tanpınar Edebiyat Festivali - ITEF), Türk Edebiyatı'nda yeri ve etkisi hala oldukça fazla hissedilen bir yazarımız. Say derseniz Saatleri Ayarlama Enstitüsü'nden ayrı olarak Huzur ve Beş Şehir eserleri gelir hemen aklıma. Bir de tabi Mahur Beste var, unutanı Allah taş eder :) Huzur'u ortaokuldayken okumuştum sanırım, neyin kafasını yaşıyordum bilmiyorum ama Tanpınar'ın eski kelimelerden mütevellit ve haliyle ağır diline, buna ek olarak Mümtaz ile Nuran'ın kangren eden aşkına direnip ısrarla bitirdiğimi hatırlıyorum. Şimdi okusam farklı düşünür müyüm bilmiyorum ama o yaşta okunacak kitap değildi elbet.

Saatleri Ayarlama Enstitüsü'nü de üniversitedeyken okumuştum, üzerinden tam on yıl geçmiş durumda. Bu sebeple bu kitabı seçtiğimiz zaman heyecanlanmıştım tekrar okuduğumda aynı izlenimi elde edebilecek miyim diye. Çünkü artık ümit ettiğim üzere biliyorsunuz ki ben bir kitabı kolay kolay iki kere okumam ;)

On yıl önce okuduğumda çok eğlendiğimi ve Tanpınar'ın oluşturduğu mizansenlerin ardındaki kara komediyi beğendiğimi hatırlıyorum. Eğlenmem ve beğenim bu sefer o denli olmadı ne yazık ki. Üstelik okurken de tüm kulüp üyeleri olarak zorlandık, o yüzden en başta da ite kaka demekten çekinmedim; çünkü ben hızlı başladım ama ortayı geçince tıkandım, Sevcan baş kısımda tıkandı sonradan açıldı, Çise ise genel itibariyle bu kitapla epey cebelleşti. O kadar ki "Çise'nin bitiremediği kitap olarak yaz tamam mı" dedi, ben de yazdım gitti ;)

Bu daima böyledir. Hadiseler kendiliğinden unutulmaz. Onları unutturan, tesirlerini hafifleten, varsa kabahatlileri affettiren daima öbür hadiselerdir. (s.62)

Bu denli debelenmemizin iki ana unsuru var sanıyorum, buluştuğumuzda tüm konuştuklarımızı özetlemem gerekirse: Birincisi dil unsuru, ikincisi de mizansen ve karakter çokluğu, hatta bazı bazı gereksizliği.

Tanpınar'ın yaşadığı dönem itibariyle kullandığı dil ve özellikle kelimeler, modern dönem okuruna yabancı ve yorucu geliyor. Bu durum kitapta oldukça baskın ve genel itibariyle yayınevi tarafından dokunulmamış durumda. Aslında tam tersi olarak editoryal bir müdahale ile karşılaştığımız zamanlarda da orijinalliği bozulmuş diye carlamasını biliriz elbet ama bu kitapta bizi biraz rahatlatsalar da Türk Dil Kurumu uygulaması ile aşk yaşamak zorunda kalmasaydık iyi olabilirmiş sanki :)

Kitaptaki mizansen ve karakter çokluğu da, kitabın bütünü itibariyle verilmek istenen hiciv duygusunu destekler nitelikte detaylar taşıdığı için elbette anlaşılabilir; lakin ki yorulduk, vallahi yorulduk, niye anlamıyorsunuz? :) Öyle ki kitabı bitirmemizle buluşmamız arasında çok zaman geçmemiş olmasına rağmen konusu geçen bazı yan karakterlerin isimlerini hatırlamakta zorlandık.

Kafamdan ancak gölgesi geçen bir düşüncenin iki dakika sonra böyle cezasını çekeceğimi nereden bilebilirdim? Biz fakirler böyleyizdir. Kader sarayında bizim işlere bakan büro hiç şaşmaz, ihmal etmez. Zihnimizden geçen en uzak, en masum ihtimallerin, sadece şiddet ile ret için düşündüğümüz şeylerin bile ceremesini öderiz. (s.199)

Bunun yanında, kitaba konu abesliklerin baş kahramanı Hayri İrdal'ın anlattığı hem kendine hem çevresindekilere ait sefillikler, tutarsızlıklar, bocalamalar, ikiyüzlülükler ve çıkarcı davranışlar ayrı bir daralma nedeniydi ama Tanpınar'ın zaten tam olarak yansıtmaya çalıştığı şeyin bu olduğu göz önüne alınırsa karakteri sevmememiz kitaba ve yazara yönelik değerlendirmemize yansımamalı diye düşünüyorum ;)

Genel itibariyle bizi yormakla birlikte Sevcan'ın beğendiği, benim on yıl öncesine göre daha az beğendiğim için azıcık hayalkırıklığı yaşadığım, Çise'nin ise çok da yorum "şey ettirmek" istemediği bir kitap oldu Saatleri Ayarlama Enstitüsü :) Ama yine de nitelikli kitaplar okumak isteyen ve özellikle Türk Edebiyatı'nı seven okurlara tercihen kafalarının müsait olduğu bir zamanda ama mutlaka bir Tanpınar eseri okumalarını tavsiye ediyoruz :)

Felaket senelerimde beni o kadar sıkıntım içinde rahatsız etmemek dirayetini gösterenler şimdi bana hısım akraba sevgisi ve dostluk gibi yüksek insani meziyetlerin bende de bol bol mevcut olduğunu ispat edebilmem için lazım gelen fırsatı vermekte birbirleriyle adeta göz açtırmayacak şekilde yarışa girmişlerdi. (s.331)

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder