Bize Özel Kitap Kulubü'müzün "Çocukluğumuzun Kitapları" konseptinin ilk iki kitabını bu yazıda değerlendirmiştik. Şimdi sıra diğer iki kitapta. Hem artık yeni bir üyesi var kulübümüzün. Sevgili Sevcan Küçük Prens ve Şeker Portakalı'nı okuyarak aramıza katılmakla kalmadı, bir sonraki kulüp kitabımızın da belirleyicisi oldu. Hoşgeldin Sevcan, ne iyi ettin de geldin! :)
İlk yazıda da belirttiğim gibi, Küçük Prens'e aşk duymak ayrı bir meziyettir bana göre. Hayatımda böyle narin, böyle saf, böyle sevimli, böyle sevilesi bir karakter daha görmedim ben. Kitabın yazıldığı zamanın (yıl: 1943) koşullarını düşününce böyle bir içsel zenginlik ve evrensellik görüsüne de rastlamadım. B612 gezegeninden gelen küçücük bir adam var karşımızda ve bu küçücük adam "başka türlü bir şey" arıyor. Bulabiliyor mu derseniz o sizin algınıza bağlı açıkçası...
Aslında pilot olan Antoine de Saint-Exupéry, dünyaya nam salan bu öyküyü kaleme almakla yetinmeyip Küçük Prens'e çizimleriyle de hayat vermiş, hatta Küçük Prens'i tüm hayatı boyunca yaşamış ve yaşatmış. Çise'nin buluşmamıza da bir kısmını getirdiği koleksiyonunda farklı dillerde pek çok Küçük Prens baskısı mevcut. Fakat "Ben bir Çise değilim, olamam!" deyip siz de ben ve Sevcan gibi Türkçe okumayı tercih edecekseniz Türkiye'de bulacağınız baskı 1988'den beri kitabın telif haklarına sahip Mavi Bulut Yayınları'nın baskısı olacaktır. Ama endişeye mahal yok, Mavi Bulut baskısı oldukça güzel ve kaliteli bir baskı, yazarın çizimlerini de içermekte.
Kitabı üç ana bölüm olarak düşünebiliriz:
Birinci bölüm: Anlatıcımız olan pilotun uçağındaki arıza nedeniyle çölde mahsur kalması (Bu arada belirtmeliyim ki yazarın kendi yaşamında da başına gelmiş bir olaydır bu.) ve bu esnada karşısına çıkan Küçük Prens ile tanışması ve aralarında oluşan tuhaf ama sevimli diyalog.
İkinci bölüm: Kitabın baskın bölümüdür. Anlatıcımızın Küçük Prens'in Dünya'ya geliş öyküsünü öğrenmesi (kendisine sorulan sorulara cevap vermeyip sürekli ve ısrarla kendi merak ettiklerini soran Küçük Prens'e rağmen).
Üçüncü bölüm: Küçük Prens'in öğrendiği şeyler ve edindiği tecrübe sonucu aldığı gezegenine dönüş kararı. Ve elbette bu kararın uygulanışıyla gelen kaçınılmaz hüzün. Hem anlatıcının hem okurun kalbine işleyen.
Birinci bölüm: Anlatıcımız olan pilotun uçağındaki arıza nedeniyle çölde mahsur kalması (Bu arada belirtmeliyim ki yazarın kendi yaşamında da başına gelmiş bir olaydır bu.) ve bu esnada karşısına çıkan Küçük Prens ile tanışması ve aralarında oluşan tuhaf ama sevimli diyalog.
İkinci bölüm: Kitabın baskın bölümüdür. Anlatıcımızın Küçük Prens'in Dünya'ya geliş öyküsünü öğrenmesi (kendisine sorulan sorulara cevap vermeyip sürekli ve ısrarla kendi merak ettiklerini soran Küçük Prens'e rağmen).
Üçüncü bölüm: Küçük Prens'in öğrendiği şeyler ve edindiği tecrübe sonucu aldığı gezegenine dönüş kararı. Ve elbette bu kararın uygulanışıyla gelen kaçınılmaz hüzün. Hem anlatıcının hem okurun kalbine işleyen.
Şeker Portakalı ise; Jose Mauro de Vasconcelos'un 1968 yılında yayımladığı, haşarılığıyla ailesi dahil etrafındaki herkesi bezdirmiş, adı çıkmış dokuza inmez sekize Zeze'nin hikayesidir. Zeze; tüm yaramazlıklarını kendine bile "kulağına fısıldayan şeytan"la açıklayan, haşarılığının gölgesinde kalmasa aslında çok duyarlı, küçücük bedeniyle tezat oluşturacak denli büyük bir akla ve kalbe sahip bir çocuk. Bunu görüp de onu seven birkaç kişi var yalnızca: Yediği dayaklardan onu korumaya çalışan ablası Gloria, bitmeyen sorularına verdiği cevaplarla ona pek çok şey öğreten Edmundo dayı, okuldaki uslu ve çalışkan haline bakıp dışardaki canavarlığına Zeze kendisi anlatsa bile inandıramadığı öğretmeni ve çok iyi bir başlangıca sahip olmayan ilişkilerinin bir anda Zeze'yi de şaşırtarak değiştiği, nerdeyse masala dönüştüğü Portekizli, nam-ı diğer Portuga... Bir de elbette Şeker Portakalı fidanı. Zeze'nin hem sırdaşı, hem akıl hocası, hem atıldığı maceralardaki yol arkadaşı.
Yoksullukla baş etmeye çalışan bir ailenin başa çıkılamayan, dolayısıyla çok da sevilmeyen çocuğu olmak... İçinde taşıdığı ışığı düşününce Zeze'nin kaderi bu olmamalıydı diyor insan. Belki Portuga bu kaderi değiştirebilirdi. Zeze de aynı şeyi düşünüyordu aslında, amacı ailesinin omuzlarındaki yükü hafifletmek olsa da. Fakat neden ve nasıl olduğunu anlayamadığımız bir şekilde her şey havada asılı kaldı, "Ne olacak şimdi?" derken sayfayı çevirdik ve kitap bitti. Hal böyle olunca, Şeker Portakalı'nın devamı olan "Güneşi Uyandıralım" ve "Delifişek" kitaplarını da alıp okumak farz oldu :)
Yoksullukla baş etmeye çalışan bir ailenin başa çıkılamayan, dolayısıyla çok da sevilmeyen çocuğu olmak... İçinde taşıdığı ışığı düşününce Zeze'nin kaderi bu olmamalıydı diyor insan. Belki Portuga bu kaderi değiştirebilirdi. Zeze de aynı şeyi düşünüyordu aslında, amacı ailesinin omuzlarındaki yükü hafifletmek olsa da. Fakat neden ve nasıl olduğunu anlayamadığımız bir şekilde her şey havada asılı kaldı, "Ne olacak şimdi?" derken sayfayı çevirdik ve kitap bitti. Hal böyle olunca, Şeker Portakalı'nın devamı olan "Güneşi Uyandıralım" ve "Delifişek" kitaplarını da alıp okumak farz oldu :)
Kitapta dikkatimizi çeken şeylerden biri; Zeze'nin bazı kardeşlerinin isimlerinin yazarın kendi kardeşlerinin isimleriyle aynı olması. Ayrıca yazarın çocukluğundaki olayların ve mekanların, Zeze'ninkiyle esinlenmenin ötesinde benzerlikler taşıdığını da biliyoruz. Dolayısıyla aslında biz Jose Mauro de Vasconcelos'un çocukluğunu okuyoruz. Zaten yazdıklarımızın tamamen kurmaca olduğunu iddia etsek bile, bunların bir şekilde kendi hayatımıza, geçmişimize, geleceğe dair hayallerimize, duygularımıza, düşüncelerimize, hülasa bize değmeden geçip gitmesi mümkün mü? Görünen o ki mümkün değil.
Çise'nin Küçük Prens'in yayımlanmamış bölümlerinden okuduğu pasajlarla ve hediye ettiği Küçük Prens kolyelerimizle şenlenen buluşmamızda Şeker Portakalı'na ortak puanımız 8.5 iken Küçük Prens'e puanımız 9.5 oldu. Puanlama kısmı çok çetin pazarlıklara sahne oldu yine... Zaten Çise'yi tutmasak Küçük Prens'e 10 değil 100 puan vereceğini tahmin etmek çok zor olmasa gerek :)
Çise'nin Küçük Prens'in yayımlanmamış bölümlerinden okuduğu pasajlarla ve hediye ettiği Küçük Prens kolyelerimizle şenlenen buluşmamızda Şeker Portakalı'na ortak puanımız 8.5 iken Küçük Prens'e puanımız 9.5 oldu. Puanlama kısmı çok çetin pazarlıklara sahne oldu yine... Zaten Çise'yi tutmasak Küçük Prens'e 10 değil 100 puan vereceğini tahmin etmek çok zor olmasa gerek :)